Çocuk Gelişiminde Oyunun Yeri
Oyun, erken yaşlardan itibaren çocukların çevrelerini keşfetmesi, yeni deneyimler kazanması, çocukların merak eden, yaratıcı, özgüvenli bireyler olarak yetişmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir.
Çocuğun yaşantısında oyun, sadece boş zamanlarda uygulanabilecek bir aktivite olarak algılanmamalı, çocuğun zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimini olumlu etkilediği bilinciyle hareket edilmelidir. Bunun en önemli göstergelerinden biri de çocuğun dil gelişimidir. Çocuk oyunlarının çoğunluğu dil kullanımı gerektirmektedi
Çocuklarda hayal gücünün gelişmesi, düşünme becerilerinin artması ayrıca oyun sırasında çıkan problemlere çözüm bulma yeteneklerinin oluşmasında oldukça önemlidir.
Oyunun çocuğun hayatında duygusal yönde de önemli bir etkisi vardır. Yetişkin bireylerin konuşarak kendini ifade ettiği ortamlarda bu fırsatı bulamayan çocuk, kendini oyun ile ifade eder ve mutluluk, öfke, kıskançlık gibi hissi duygularını bu şekilde dışa vurur.
Oyun üzerine geniş araştırmaları olan araştırmacılar oyunun birçok temel özelliklerinin olduğunu belirtmişlerdir:
1- Oyun özgür bir eylemdir.
İnsanlar oyun oynamaya kendi kendilerine karar verirler. Bir başkasının dayatması söz konusu olmaz. Olduğu takdirde oyun, oyun olmaktan çıkar. Yükümlülük haline gelir. Oyuncu zoraki girdiği oyunu bir angarya olarak görür, zevk alması söz konusu olmaz. Anne-babasının arkadaşlarının diretmesiyle oyuna giren çocuk uyumsuzluklar gösterir. Yetişkinler için de aynı şey söz konusudur
2- Oyun ciddi bir eylemdir.
Oyun eğlenmek, zevk almak amacıyla oynandığı halde bir ciddiyet söz konusudur. Kurallara uymak, başkasının hakkına saygı göstermektedir. Oyun oynayan çocuk ciddi bir iş yaptığı bilincini taşımaktadır. Bir başkasının müdahalesi bu ciddiyeti, oyunun, çocuğun büyülü dünyasını bozmaktadır. Oyun çocuk için gerçek yaşamın bir parçasıdır ama büyülü bir parçasıdır. Çocuk oyundaki nesneleri gerçek yaşamdaki varlıklar olarak nitelendirir. Atçılık oyununda bacaklarının arasına aldığı sopa onun atıdır. Kendisi de hem at hem binicidir.
3- Oyunlar oynayıp bitirildikten sonra aynı şekilde yeniden oynanır.
Bu da oyunun tekrarlanabilmesi özelliğini göstermektedir. Tekrarlarda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Örneğin Körebe oyununda gözü bağlanan oyuncu diğer arkadaşlarından birini yakaladığı zaman onun gözü bağlanarak oyuna yeniden başlanır ve aynı şekilde sürdürülür. Ta ki bütün oyuncular kendi istekleriyle bu oyundan vazgeçinceye kadar tekrarlar devam eder.
4- Oyunlar başlar, bilinen kuralları çerçevesinde sürdürülür ve biter.
Her oyunun bitiş süresi vardır. Bu süre tekrarlarla oyuncuların isteğine göre son bulur. Bir oyun bittiğinde başka oyuna geçilebilir. Grup oyunlarının bitiş süresi genellikle bir grubun oyuncularının diğer grubun oyuncularını saf dışı bırakmasıyla son bulur.
5- Oyunlar belli bir mekânda oynanır.
Bu mekânlar açık ve kapalı mekânlar olabilir. Oyunun özelliğine göre oyun mekânları seçilir. Özellikle kırsal kesim çocukları oyun mekânları konusunda kent çocukları kadar sıkıntı çekmemektedirler.
6- Her oyunun kendine göre kuralları vardır ve bu kurallara uygun olarak oynanmak zorundadır.
Kurallar genelde önceden konulmuştur. Oyunun yasası biçimindedir. Kurallar bozulduğunda oyun oyun olmaktan çıkar. Oyun içerisinde bu kurallara uymayan hoş karşılanmaz, affedilmez, mazereti geçerli sayılmaz ve hemen oyundan atılır. Çünkü oyunbozanlık, mızıkçılık yapan çocuk oyunun büyülü dünyasını bozar.
7- Oyunda mutlaka gerilim vardır.
Özellikle aşık, bilye, zar oyunlarında bu gerilim zaman zaman çoğalır. Grup oyunlarında da kazanma hırsı gerilimi yaratır. Oyunlarda oyuncu bir çaba harcar. Bu çaba başarılı olmak için gösterilen bir çabadır. Başarılı olan kişi veya grup daha çok zevk alır, sevinç duyar. Beşiğinin üstünde asılı duran çıngırağı tutabilmek için, yeni emeklemeye başlayan çocuğun yerdeki topu almak için hırslanması, onun bir gerilim içerisine girdiğini gösterir. Çıngırağı tutmasının, topu yakalamasının ardından gösterdiği sevinç, harcadığı çabanın sonunda gelen başarının sevincidir.
8- Her oyunda bir ritim ve uyum söz konusudur.
Oyun başlar, gittikçe çabukluk ve hız kazanır. Çabukluk ve hızda inişler ve çıkışlar olur. Bu iniş ve çıkışlar hem oyunun oynanışında hem de oyuncuların geriliminde görülür. Özellikle ezgili oyunlarda söz ve hareketlerin uyumu söz konusudur. Bu uyum oyuncunun vücut organlarının birbirine ritmik uyumunu sağlar.
“Oynamayan tay at olmaz” özdeyişi, çocuklar için oyunun ne kadar önemli olduğunu çok güzel ifade etmektedir. Bu nedenle gürültü yapıyor, kırıp döküyor, elbiselerini kirletiyor gibi nedenlerle çocuklarımızın oyunlarına engel olmamalıyız ve ebeveyn olarak çocuklarımızı gelişiminde oyunun yerini unutmamalıyız.