Kategoriler

Zekiye Yurdaarmağan
Öğretmen

Sporu Nasıl Bilirsiniz?

Sporu Nasıl Bilirsiniz?

Bize çocukluğumuzdan beri sporun insan sağlığı ve psikolojik gelişimi için oldukça önemli bir etkinlik olduğu öğretildi. Bizler de çocuklarımıza aynını aşılamaya çalıştık.

Yine çocukluk dönemlerimden şunları hatırlarım. Babam beni futbol maçlarına götürürdü ara sıra. Ama çok ilginçtir ki bu maçların çoğu babamın desteklediği takımın maçları değildi. Babamla farklı takımları destekleyen komşularımız vardı. Bazı hafta sonları hep birlikte maçlara giderlerdi. Destekledikleri takım hangisi olursa olsun, birlikte maça gitmek ve sonrasında birlikte maçın kritiğini yapmak büyük bir zevkti onlar için. Birlikte çaylarını yudumlarken karşı takımları eleştirmenin, yeri geldiğinde takdir etmenin onlar için nasıl yüce bir duygu olduğunu, onlara azıcık kulak misafiri olan biri rahatlıkla anlayabilirdi.

Örneğin benim dayım ve babam birbirine rakip takımları desteklerlerdi. Eğer birinin takımı yenilirse diğeri akşama ciddi bir yemek hazırlığı yaptırırdı. Çünkü bilirdi ki diğeri onu kızdırmak için gelecek. Sonra birlikte yer içer bir yandan da tatlı tatlı atışırlardı.

Ben bu günleri hatırladıkça sporun insanları birbirine yaklaştıran, sosyal ilişkileri kuvvetlendiren önemli bir unsur olduğunu düşünürüm hep.

Ama ne yazık ki sporun bu günkü durumu aklıma gelince buz gibi bir esinti beni o tatlı hayallerden uyandırıveriyor. Birçok önemli maç sonrası sokaklarda şiddet, taşkınlık, hazımsızlık hatta ve hatta cinayetler kol geziyor. Centilmenlik çerçevesinde yapılan eleştiriler yerini acımasız çatışmalara, birlikte çekilen masum halaylar ise yerini ölümcül kutlamalara bırakmış durumda. Fener alayı ışıkları yerine silahların çirkin parıltıları gözleri kamaştırıyor.

Peki, bu durumdan çocuklarımız nasıl etkileniyor diye hiç düşünüyor muyuz?

Tabiî ki bir takım desteklemenin, memleket meselesi haline getirilmesinin, karşı takımın, çocuklara düşman kuvvetler gibi aşılanmasının, hatta babaların oğullarını (oğullarını diyorum çünkü artık babalar kızlarını maça götürmüyor ya da götüremiyor)  maça götürürken “cephe”ye götürüyor havasına bürünmelerinin, onların spora yaklaşımını nasıl etkilediğini herkes biliyor…

Sosyal paylaşım sitelerinde gözlemlediğim kadarı ile çocuklarımızın karşı takımın dünya çapındaki başarısını takdir etmeye bile tahammülleri yok. Bu durum bana çok acı geliyor.

Aileler çocuklarına insan sevgisini aşılamaya çalışırken, çocuk gittiği maçlarda şiddeti, insanların birbirine çirkin sözlerle ve hatta bıçaklarla acımasızca saldırdığını, farklı bir ülkeden gelen sporcunun fiziksel görünümü ile alay edildiğini görüyor...

Sonra da onlara sporun sağlıklı yaşamın temeli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz onlara yaşattığımız çelişkili duyguların farkında bile olmadan…

Atamız ne güzel söylemiş “Ben sporcunu zeki çevik ve iyi ahlaklısını severim” diye…

Şimdi bizler de bu sözü kendimize uyarlayalım ve “sporseverin zeki ve iyi ahlaklısı” olan çocuklar yetiştirelim. Maça bilekleri ile değil yürekleri ile gitmeyi kendilerine ilke edinsinler ki artık bu olumsuz gidişe yeni bir yön verilsin.

Maça gitmek neden ailece yapılan sağlıklı bir hafta sonu etkinliği olmasın!

       

 

 

 

4.5 5 2
YORUM YAP ve PUANLA