Çocukluğumdaki Bayramlar
Çocukluğumun en mutlu geçen günleriydi bayramlar, şimdi ise özlemle hatırladığım “ahh” çektiğim o eski bayramlar ne de güzeldi.
Tadı ve tuzu kalmadı hiçbir şeyin. Düşünüyorum da bayramlar mı değişti yoksa bizmi değiştik? Acaba, suçlu bayramlar mı yoksa hızla büyüyen egolarımızmı ?Yaşlandıkça dilimizde kaybolan tat alma zerrecikleri gibi ruhumuzdaki tat alma hissimizi de, kaybediyoruz galiba.
Çocukluğumun bayramları ne kadar farklıydı. O eski bayramlar zamanın içine yerleştirilmiş çiçek bahçeleriydi,sanki. Uçsuz bucaksız bozkırların içinde kır çiçekleriydi.Ne mübarek ne heyecanlı günlerdi.
Bayram geldiğinde sevinçten, yerimizde duramazdık. Arife günü kurtlar, kuşlar bile oruç tutar diyerek çocuk halimizle biz de oruç tutmaya çalışırdık çocukkken oruçlarım hep öğlene kadar sürerdi :) Mezarlıklara gider, artık anılarda yaşayan sevdiklerimizin mezarlarının üzerindeki otları temizler, çiçeklerine su verir, mezar taşlarını siler dualarımızı ederdik.
Arife gecesi bayramdan bayrama alınan elbiselerimiz ve kara lastiklerimiz başucumuzda uyurduk.Sabaha kadar en az 3 defa uyanır sabah oldumu diye perdeyi kaldırır camdan bakardık. Zor ederdik sabahı. Ve güneşin ilk ışıklarıyla yatağımızdan fırlar ve hemen bayramlıklarımızı giyinirdik.
Hep özeldi benim için bayram sabahları, hep heyecanla kalkardım. Başta annem olmak üzere kapıda sıraya dizilirdik babamın elimi öpmek için. İlk onun bayramını kutlardık. “Allah tekrarına erdirsin” diyerek babam da öperdi bizi. Sonra annemizi kucaklayıp onun elini öperdik. Kardeşler birbirimize sarılarak evdeki bayramlaşmayı bitirirdik. Sonra bayram sofrasına otururduk ailece. Yemekten sonra dedemlere giderdik, ardından amcalar, halalar derken sıra (Kınalı Şeker )toplamak için komşuları gezmeye gelirdi .Tüm köyün çocukları bir araya gelirdik teker teker tüm kapıları gezerdik veli amcalar ,aslan emmiler,yetük bibiler,emeler ebeler derken akşam olurdu.
Çok uzun ve güzel günlerdi bayram günleri benim için. Aynı gün annemin köyüne giderdik. Orada da başka yerlere güzel geçerdi bayramlar. Köyün her gittiğimiz evin de yer sofraları kurulurdu. Tirite bayılırdım. Rahmetli ebemin yaptığı gatuklu hellenin ve sıcak köy ekmeklerinin tadı hala damağımda.
Topladığım şekerlerimi yemediğim, yüklüğün arasına sakladığım günleri şimdi ne çok özlüyorum.
O eski bayramlarda küsler barışırdı, yıllanmış âşıklar kavuşurdu. Özlemler son bulur, hüzünler biterdi. İnsanlar akrabaları ve ahbaplarıyla bayramlaşmak için evlerinde misafirlerini beklerlerdi. Evlere misafir gelirdi, sıcacık olurdu mutluluğun taştığı evler.
Güzeldi o zaman bayramlar, telaşlıydı. Bir aile mefhumu vardı, büyüklerin elleri öpülürdü, öyle büyükler bırakılıp tatile çıkılmazdı, bir saygı vardı.
Şimdi çok iyi anlıyorum birkaç güne sıkışmış kocaman mutluluktu o eski bayramlar.
Dünyanın bir ucundan öbür ucuna ulaşımın zorluğuyla gidilirdi anaya, babaya, akrabaya bayramlaşmaya. Şimdi ise telefonla bayramlaşılıyor nice zamandır.
Bayramlar “ tatil” oldu. Artık kapıların zilleri çalmıyor, komşuların çocukları gelmiyor, kınalı şekerler toplanmıyor artık. Dört gözle beklediğimiz sevdiklerimiz neredeler?
Bayramlarımızı mı kaybediyoruz?
Duyarlılıklarımıza yeniden can verebilirsek, bayramlarımız da yaşayacaktır.
Haydi, bizi biz yapan değerlerimizden olan bayramlarımızı yaşatmaya...
Tüm akrabalarıma, emmilerime,bibilerime, ecelerime, emelerime, dostlarıma,, arkadaşlarıma, köyüme ve canım aileme iyi ve duyarlı bir bayram geçirmelerini diliyorum.
Filiz Şeker