Otistik Çocuklar
Otistik Çocuklar
Bebek, anne karnındayken yapılan incelemeler onun sağlıklı bir bebek olarak dünyaya gelip gelemeyeceğinin anlaşılmasını sağlıyor. Ama bebeğin otistik olup olmadığı bu incelemelerle ortaya çıkmıyor.
Dış dünyayla ilgilenmeyip kendi hayal dünyasında yaşamayı tercih etmek, gerçekten önemli bir sorun. Bebeğin otistik olup olmadığını anlamak için, bir yaşına geldiği zaman onu dikkatle incelemelisiniz.
Otizm Belirtileri
- Bebek, asla gülümsemez.
- Adını söylediğiniz zaman hiçbir tepki vermez.
- Konuşmak için çaba harcamaz.
- Göz temasından hep kaçınır. Bazen de gözlerini bir noktaya diker, çevresinden hiç etkilenmeden sabit bakışlarla o noktayı inceler.
- Cisimlere doğru gitmek istemez.
- El sallamak gibi basit hareketleri asla tekrarlamaz.
Beyinde iltihaplanmalar, otizmin çok açık bir belirtisi olarak saptandı. İltihaplanmaya eğilimi arttıran bağışıklık sisteminin belli elemanlarının, otistik insanlarda düzenli olarak aktif durumda olduğu görüldü.
Annals of Neurology (Online-sayısı 15 Kasım) bilim dergisinde yayımlanan habere göre, bilim insanları, otistik 11 insanın beyin dokularını incelediler. Bu insanlar 5-44 yaşları arasındaydı ve çeşitli şekillerde hayatlarını kaybetmişlerdi.
Hepsinin de beyinlerinin çeşitli bölgelerinde yangılar saptadılar. Ayrıca, tamamen beyine özgü tipik yangı süreçlerinde rol oynayan, bağışıklık sistemi proteinleri görüldü.
Bu yangıların gelişen bir beyin için zararlı mı yoksa faydalı olduğu konusunda bir bilgi yok. Ancak bu yangıların büyük bir olasılıkla otizmin nedeni olmadığı, ama sadece belirtileri olduğu sanılıyor.
Yapılan değerlendirmede varılan sonuç: beyin büyük bir olasılıkla bu yangı reaksiyonuyla, beyin hücrelerine zarar veren başka bir süreçle mücadele veriyor. Gelecekte, otizmin teşhisinde bu iltihabi süreçler bir işaret olarak kabul edilebilir.
Otizm, gelişen beyinde bir sekteye uğrama durumu. Ve 10 bin çocuğun 2-4’ünde görülüyor. İlk belirtiler, genellikle üçüncü yaştan itibaren saptanmakta ve neredeyse hayat boyunca sürmekte.
Otistik çocuk veya insanlar, daha çok kendilerine dönük oluyor, insanlar arası ilişkilerde başarısızlar. İkizler ve aile araştırmaları, otizmin genetik nedenleri olduğunu göstermekte.
Otistlerin Beyni İnsan Sesini Tanımıyor
Otistlerde iletişim kurma zorluğu ses tanımada uzmanlaşmış beyin bölgelerinin hareketsizliğinden kaynaklanıyor olabilir.
Yapılan deneyin sonunda sağlıklı deneklerden farklı olarak, otistlerin beyinlerinde sesi algılamadan sorumlu üst temporal kortekste bulunan bölgelerin harekete geçmediği gözlendi.
Aynı ekibin daha önce gerçekleştirdiği araştırmalar, otistlerde yüzleri tanımadan sorumlu beyin bölgesinin de hareketsiz olduğunu saptamıştı.
Otistlerde bu algısal bozuklukların tanısının konması ses ve yüz bilgilerine dayalı yeni tedavi ve eğitim stratejilerinin geliştirilmesini sağlayabilecek.
Konuşma Bozukluğuna Yol Açan Gen Bulundu
İngiliz Oxford Üniversitesi'nden araştırmacı Dr.Anthony Monaco konuşma bozukluğunun genetik bir hastalık olduğunu kanıtlayarak buna yol açan genin yerini belirledi.
Üyelerinin yarısında konuşma bozukluğu olan 30 kişilik bir İngiliz aileyi 10 yıl süreyle gözlem altında tutan Dr.Monaco, konuşma bozukluğuna neden olan genin kromozomun üzerinde bulunduğu bölgeyi tespit etti.
100 bin gen içinde konuşma bozukluğuna yol açan genin içinde bulunduğu 100 adetlik grubu keşfeden Dr.Monaco önümüzdeki 2 yıl içinde konuşturmayan genin tek başına izole edilerek teşhis edilebileceğini bildirdi.
Dr.Monaco'nun buluşu sayesinde özellikle çocuklarda etkili olan 3 tür konuşma bozukluğu ile otizm gibi beyin ve sinir sistemine bağlı genetik hastalıkların tedavisi mümkün olacak.
Söz konusu genin beyindeki bazı merkezlerin olağandan daha fazla gelişmesine yol açtığı belirtildi. Araştırmalara göre dünyada çocukların yüzde 4'ünde dil sorunu var. Bazı çocuklar konuşulanı anlamakta güçlük çekerken, bazıları kendini ifade edemiyor. Bir kısım sorunlu çocuk ise doğru cümle kuramıyor.
Beyinde İki Değil Üç Dil Bölgesi Var
On bir deneğin beynindeki sinir liflerine ait görüntülerin değerlendirilmesinden sonra, insanın, beyinde iki değil birbirine bağlı üç bölge sayesinde konuşabildiği anlaşıldı.
Sonuçlar, insandaki konuşma yetisinin yeni beyin yapılarının oluşmasıyla değil hali hazırdaki sinir bağlantılarındaki değişimlerle geliştiğini göstermekte.
Londra King’s College kurumundan Marco Catani’nin konuyla ilgili araştırma yazısı Annals of Neurology dergisinde yayımlandı.
Deneklerin beyin etkinlikleri özel bir manyetik rezonans tomografisiyle incelenirken bilim adamları konuşma sırasında hangi sinir bağlantılarının kullanıldığını görebilmişler.
Konuşma sırasında etkin olan üç beyin bölgesi iki paralel sinir yoluyla birbiriyle bağlantılı. Oysa daha önceleri sadece birbirine bağlı iki beyin bölgesinin konuşmadan sorumlu olduğu sanılıyordu ki bunlardan biri dilin oluşumundan diğeri ise konuşulanların anlaşılmasından sorumluydu.
Fakat Catani ve ekibi şimdi bu tahminin doğru olmadığını kanıtladı. Bilim adamları üçüncü bölgeyi, daha önce bilinen konuşma bölgeleriyle bağlayan sinir yolunun, özellikle de çocuklardaki konuşma yetisi için önemli olduğunu düşünüyorlar. Çünkü beyindeki bu dil bölgesi, çocukların okumayı ve yazmayı öğrendikleri dönemde gelişmekte.
Catani bundan sonraki çalışmalarında üçüncü bölgedeki bozuklukların otizm ve legasteniyle ilgili olup olmadığını araştıracak. Benzer sinir bağlantılarını daha basit bir biçiminin maymunlarda da bulunması nedeniyle, son bulgunun insanın dil yetisinin geçmişini de aydınlatabileceği sanılmakta.
Otistik Çocukların Kurtarıcı Meleği
Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı Başkanı Mine Narin, beş yaşından önce en az iki yıl yoğun özel eğitim alan her iki otistik çocuktan birinin, eğitimine normal okullarda devam edebileceğine dikkat çekiyor.
Bu sayede bu çocukların meslek edinip, bağımlı yaşamaktan kurtulduğunu vurgulayan Mine Narin, Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı’nın, ülkemizde özel eğitim, konuşma ve dil terapisiyle duyu bütünlemesi terapisini bir arada veren ilk merkez olduğunu vurguluyor.
250 kişi kapasiteli okulda şu anda 80 çocuk bulunuyor. Merkez, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ruhsat alındıktan sonra Emekli Sandığı veya SSK güvencesindeki çocuklara da açılacak. Vakıf, maddi durumu iyi olmayan çocuklara burs vermek isteyenlere de, çağrıda bulunuyor.
Narin, ‘Otistik çocukların uyku dışındaki her saniyeleri gelecekleri açısından çok önemlidir. Türkiye’de 0-14 yaş arasında 81 bin otistik bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 64 otistik çocuk eğitim merkezinde ise sadece 645 çocuk eğitim alıyor’ diyor.
Eğitimci Sorunu
Türkiye’de 6-14 yaşlarında 49 bin otistik çocuk bulunduğu tahmin ediliyor. Her 4 çocuğa bir özel eğitim öğretmeni gerekiyor.
Yani, Türkiye’de 12 bin 275 özel eğitim uzmanı, konuşma, dil ve beceri konusunda yüksek eğitimli bin 227’şer terapiste ihtiyaç var. Buna karşılık, yetişmiş özel eğitim öğretmeni sayısı sadece 2 bin 210.
‘Ülkemizdeki 8,5 milyon engelli bireyin, 260 bini dil ve konuşma engelliler grubuna giriyor. İhtiyaca rağmen, konuşma ve dil terapisi sadece Anadolu Üniversitesi’nde yüksek lisans programı olarak yürütülüyor.
Bu açığın bir an önce kapatılması için konuşma ve dil terapisinde dört yıllık meslek yüksek okullarının açılması, fizyoterapist, psikolog, çocuk gelişimi mezunu özel eğitim uzmanlarının devam edeceği yüksek lisans programlarının açılması gerekiyor. Uğraşı terapisti ise yok denecek kadar az.
Otizmde Erken Tanı Önemli
Üç yaşından önce tanı konması ve eğitime başlanması, çocuğa çok büyük iyileşme şansı veriyor.
Gerçekten de otizm, sanılanın aksine, diğer psikolojik rahatsızlıklardan farklı. Herşeyden önce otistikler, agresif değiller.
Onlar, içine kapanık, kendi dünyalarında yaşamayı tercih eden ve kendilerine özgü uzmanlık alanları olan ‘‘özel özürlüler’’. Özellikle matematik ve sanat dallarında dahi sayılabilecek bir beceriye sahipler.
Kendilerine dokunulmasından hoşlanmıyor ama çevrelerini duyumsamak için başkalarına dokunmayı seviyorlar.
Bu özelliklerden de payını almış olan Malin ise, insanları renklerle algılıyor. Onun için annesinin sesi ‘‘en mavi ses’’ ama onu yıllar önce bir kliniğe kapatmaya çalışan babasının ya da arkadaşları ile bir olup onunla çocukken alay eden erkek kardeşinin sesleri ‘‘kara.’’
O da dokunmayı seviyor ancak arkadaşları vadiler, tepeler, pencerenin önündeki ağaç ve mutfak kapısından ibaret.
Çünkü sevdiklerinin ondan kopup uzaklara gitmelerine dayanamıyor. Böyle düşünceler ruhunda gezinmeye başladığında ise onları avuçlarında biriktirip annesine götürüyor ve iki dost beraberce ‘‘kötü düşünceleri’’ tuvalete atıp sifonu çekiyor.
Toplumda normal zannettiğimiz insanlar o kadar anormal ve o kadar acımasız hareketlerde bulunabiliyorlar ki! Acaba kim normal kim değil, 21. yüzyıla girerken bu da tartışılır doğrusu.
Her Zaman Umut Var
‘‘Otistik bir çocukla yaşamak yaşamı en ince ayrıntılarına bölmek, her anın ayrıntısına varmak ve her başarıyla gururlanmak demek. Bunu yapabilmek bitmez bir sabır ve yılmaz bir yürek istiyor ve bu zorlu uğraşta umutsuzluğa yer yok.’’
Aslında durum ne kadar kötü olursa olsun, pes etmemenin ve sabrı sevgiyle harmanlayıp otistiğe verebilmenin yolu eğitimden geçiyor. Çünkü birçok insan, çocuğunun otistik olduğunu bilmiyor. Zaten hastalık üç yaşından sonra ortaya çıkıyor.
Aileler ise çoğu zaman utanıp saklıyor. Özellikle son 15 yılda geliştirilen yeni tedavi yöntemleri artık bu çocukları aydınlığa daha yakın kılıyor ve doktor-hasta-aile ilişkisi, herkesi dışlayan dünyanın kapılarını aralayabiliyor.
Annelerine Bağımlı Bebekler
Beyinde anneyle çocuk arasındaki yaşamsal bağı oluşturan devre saptandı. Aynı sistem otizm gibi birtakım davranış bozukluklarında da etkili olabilir.
Otistik Çocuk İlgi İster
Konuşmaktan ve iletişim kurmaktan hoşlanmayan otistik çocukların eğitiminde beceri eksikliklerini gidermek için bir program uygulamak gerekiyor.
Beyindeki bir probleme bağlı olarak çok küçük yaşlarda ortaya çıkan otizm hastalığı, insanlarla ilişki kurmada zorluk çekme, konuşmanın iletişim aracı olarak kullanılmaması, öğrenme ve sosyal becerilerdeki sınırlılık gibi özelliklerle kendini gösteriyor.
Çevresindeki değişikliklere karşı çıkan, tehlikelerin farkında olmayan ve çoğunlukla fiziksel temastan kaçınan otistik çocukların konuşma ve dil gelişiminde de belirgin bir gecikme görülüyor.
Hamilelik Dönemi Önemli
Organik bir nedene bağlı olarak beynin bazı fonksiyonlarını yerine getirmemesi sonucu ortaya çıkan otizmin ortaya çıkma riski doğum öncesi ve özellikle doğumdan sonraki ilk üç ay içindeki etkilenmelere bağlı olarak artabiliyor.
Otistikler Eğitilebilir
Otistik çocukların eğitiminde ilk adım, çocuğun var olan performansını belirleyip, hangi alanlarda yetersiz olduğunu tespit etmek olmalı.
Beceri eksikleri belirlendikten sonra bu beceriler kendi içinde alt basamaklara ayrılır ve her basamak için uygun programlar geliştirilir.
Çocuğun gösterdiği olumlu davranışlar ödüllendirilir. Çocuğun gelişimi için fiziksel ve duygusal yardım ve iltifatlar cömert bir biçimde kullanılmalı.