0-2 Yaş Gelişim
0-2 Yaş Gelişim
Doğduğundan iki yaşına kadar çocuğun gelişmesinde rol oynayan birçok unsur vardır ve bunlardan üçü çok önemlidir:
1.Çocuk önce kendine ve başkalarına karşı bir temel güven duygusu geliştirmeli;
2.Başkaları ile ilişkilerini sağlıklı bir temele oturtmalı
3. Bağımsızlığa doğru attığı adımlarda dengeli olmalıdır.
Temel Güven Duygusu
Yeni doğmuş bebek çok bencil bir varlıktır; her davranışı, hareketi, sadece kendi ihtiyaçlarını gidermeye yöneliktir. Acıkınca ağlar, doyunca uyur, çevresindeki dünyanın farkında değildir. Hatta ilk zamanlarda annesinin bile ayrı bir varlık olduğunu anlamaz.
Çocuğun bu bencillik özelliğine "benmerkezcilik" diyoruz. Benmerkezci olan çocuk dünyayı sadece kendi açısından görür, kendisini başkasının yerine koyamaz, herkesin kendisi gibi olduğunu zanneder. Aynı zamanda bebek yaşayabilmek için tümü ile başkalarına, özellikle annesine ya da annelik görevi yapan kişiye muhtaçtır. Böylece ilk ilişkisi annesiyledir.
Bu ilk dönemde çocuğun iki önemli ihtiyacı vardır:
(1) Karnını doyurma ve bakım,
(2) Sevgi ve yakınlık.
Eğer ana - babanın, çocuğun bu iki ihtiyacını nasıl ve ne kadar tatmin edebildiğini bilirsek, ilerde o çocuğun nasıl bir insan olacağı, yani kişiliği konusunda çok şey öğrenmiş oluruz.
Önce doyurma ve bakımı ele alalım. Anne çocuğu gerektiği gibi doyurup, temiz ve rahat tutarsa, çocuk gittikçe ona bağlanır. Anne yokken, onu arar, görünce sevinir. Beş - altı aylık bir çocuğun annesini görünce nasıl sevinçle gülümsediğini biliriz.
Beslenme ve bakım ihtiyaçları tatmin olan çocuk, önce annesine, zamanla da çevresindeki diğer kişilere güvenmeye başlar. Bir örnek verelim. Ayşe’nin annesi onu çok fazla ağlatmadan doyurur, temiz ve rahat tutar. Annesi yokken Ayşe'ye bakan ninesi, ya da komşu teyze de aynı şekilde dikkatlidir. Ayşe bu yüzden, rahat ve güvenli bir çocuk olarak büyür.
Ayşe'nin güvenini şöyle dile getirebiliriz: "Annem de başkaları da benim ihtiyaçlarımı gideriyorlar. Demek ki başım darda da olsa bir yardım eden bulurum."
Bunun tersine, zamanında doyurulmayan, uzun süre ağlatılan, altı sık değiştirilmeyen, sağlığına pek dikkat edilmeyen çocuk, büyüdükçe mızmız, küskün bir kişilik kazanabilir; başkalarına güveni az olur; huysuzluk etmeden kimseye derdini dinletemeyeceğine inanır.
Gelelim sevgi ve yakınlığa. Bir çocuk düşünelim ki bakıcıların elinde mükemmel bakılır, karnı tok, sırtı pektir. Ancak bakıcılar onu sevip okşamazlar. Onunla konuşmazlar. Böyle bir çocuğun kişiliğinin gelişmesi geri kalır. İnsanlarla duygusal bağ kurmasını öğrenemez, sevginin önemini bilemez.
Kimse ona değer vermediği için kendisini sevgiye layık olmayan değersiz bir varlık olarak görür. Hayatında sevgi, saygı ve tatmin bulacağına güvenmez; şüpheci ve bencil olur. Oysa fiziksel bakımı biraz eksik de olsa yeterli sevgi gören çocuk, sevilmeye layık olduğuna inanır ve dünyaya karşı iyimser olur.
Özet olarak, bebek önce annesine, zamanla ailesine ve çevresine karşı güven duymayı öğrenmelidir. Bu güven duygusu, sevgi ve bakımdan kaynaklanır. Güven duyabilen çocuk ailesinin desteği ile yavaş yavaş olumlu bir yönde gelişir.
Başkaları İle İlişkiler
Bebeğin ilk sosyal ilişkisi annesi ya da annelik görevini yapan kişi iledir. Burada belirtelim ki bu kişinin kadın olması şart değildir. Gerektiğinde, baba da bu görevi yapabilir. Önemli olan nokta çocuğa yeterli bakım ve sevgiyi sağlayabilmektir.
Bu noktanın önemini ne kadar vurgulasak yeridir, çünkü bebeklik döneminde çocuğun anası ile ilişkisi kötü olursa, kişiliğinde kolay kolay giderilemeyecek yaralar açılır. Örneğin Hasan istenmeyen bir bebektir, annesi onu ihmal eder, sık sık döver. Hasan büyüdükçe güvensiz, geçimsiz, içine kapanık bir çocuk olur.
Çocuk annesinden sonra ailesi ve yakın çevresi ile ilişki kurar (baba, dede - nine, kardeşler v.b.) Çocuk annesinden edindiği olumlu tavırla ailenin diğer fertlerine yönelir, onlara da güvenmeğe hazırdır. Dedesinin, ninesinin şımartmasından hoşlanır. Ana - babasının disiplininden kurtulmak için onlara sığınır ve hatta onlarla daha arkadaşça bir ilişki bile kurabilir.
Ancak, Çocuk hemen hemen üç yaşlarına kadar yaşıtlarıyla pek ilgilenmez, çünkü bencilliğinden, ben-merkezciliğinden tümüyle vazgeçmemiştir. Bir ölçüde abla ve ağabeyi ile ilgilenir, onları taklit eder, kıskanır, peşlerine takılır. Yaşıtlarını, ellenecek, oynanacak oyuncaklarmış gibi görür. Bir yaşıtı ile yan yana oynayabilir ama birlikte oynayamaz, çünkü daha paylaşmaya hazır değildir.
Bağımsızlık Çabaları
İki yaşlarına kadar çocuğun hemen her isteği yerine getirilir. Hele ülkemizde bebekler çok sevilir, isteklerine genellikle uyulur. İki yaşına doğru çocuk artık çevresinde büyük ve değişik bir dünya olduğunu anlamıştır ve sonsuz bir merakla bu dünyayı keşfe çıkar.
Bu demektir ki çocuk, önüne gelen her şeyi karıştırır, eller, kırar. Artık annesinden ayrı, kendi kendine hareket edebilen bir varlık olduğunu anladığı için onun emrine girmek istemez. Evde her yeri karıştıran çocuk, hareket edebilme özgürlüğünün ve bağımsızlığının tadına varmaktadır.
Bir buçuk-iki yaşlarındaki çocuğun meraklılığı ve hareketliliği ana-baba için çeşitli zorluklar çıkarır. Çocuk keyfince davranmak ister, ana-baba ise ona bazı kuralları öğretmeye çalışırlar. Birbirine ters düşen bu iki istek zaman zaman çocukla ana-baba arasında bir mücadeleye yol açar. "Dur, yapma, dokunma, cızz" gibi sözler ana-babanın ağzından düşmezken, çocukta sık sık "yok, hayır, yapıcam" gibi sözlerle, ya da inadına davranışlarla direnir.
Bu yaşların en çetin savaşı, tuvalet eğitimi konusunda verilir. Çocuk artık derdini anlatabilecek, idrarını tutabilecek yaşa gelmiştir. Ama rahatından fedakarlık edip kendini tutmak ona zor gelir. Ana-babanın ısrarına karşı direnir, hatta bazen oturağına baka baka altını ıslattığı olur.
Bu devrenin kolay atlatılabilmesi, çocukla ana-baba arasındaki ilişkiye bağlıdır. Eğer ana-baba çocuğu severlerse, onun zamanla kendini tutmayı öğreneceğine güvenirlerse, çocuğa karşı rahat ve sabırlı davranabilirler. Çocuk ise sevildiğine güvenir, ana-babasının onun iyiliğini istediğini inanırsa, onları memnun etmek ister.
Çocuk, "anne, çiş" diye zamanında haber verince, anne onun bu davranışını takdir etmeli, aferin demelidir. Bu durumda çocuk daha çok aferin alabilmek için daha da dikkatli davranır. Kendini başarıyla tutabildiğini gördükçe bağımsız davranmaya karşı isteği artar.
Hatta bu devrede bazı çocuklar bez bağlattırmayı reddederler. Bu, onları kendi kendilerine yetme çabalarının bir işaretidir. Ana-baba çocuğun kendini tutma çabalarını takdir ettikçe o da başarısından memnun kalır. Hem kendine güveni artar, hem de ailesinin kurallarına uyum gösterir.